maritbet girişmaritbet
2B’de son perde!

2B’de son perde!

Anayasa değişikliği ile birlikte 2B arazilerinin önündeki engeller kalkmış oldu. Peki, fiili kullanım durumuna göre yapılan bu kadastro çalışmaları ne anlama geliyor? Yıllardır sıcaklığını koruyan 2B tartışmasının tarafları yeni durum hakkında ne diyor?

 

 

Kaynak: ESRA ÖZSÜMER / İndergi

12 Eylül'deki referandumun ardından kabul edilen Anayasa değişikliği, 2B olarak bilinen orman vasfını yitirmiş arazilerin satışına ilişkin çalışmalara da yeni bir boyut kazandırdı. Son anayasa değişikliği ile hükümetin uzun süredir üzerinde çalıştığı 2B arazilerinin satışı önündeki engellerin kakmış olması, bu uygulama hakkındaki tartışmaları da yeniden alevlendirdi.

Bir önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilen yasa taslağının ardından hükümet konuyu torba yasa olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) tekrar getirilmişti. Bu süre içinde bir yandan kanun değişikliği her yönüyle tartışılmış, diğer yandan satış ile ilgili altyapı çalışmaları hızla devam etmişti.

Geçtiğimiz günlerde 2-B'lerin satışıyla ilgili bilgi veren Bayındırlık Bakanı Mustafa Demir, 2-B arazilerinin satışının mümkün olması için başlatılan kadastro çalışmalarının son aşamaya geldiğini açıkladı. Arazilerle ilgili iki tür işlem yapıldığını belirten Bakan Demir, 2-B kapsamına alınan arazilerin fiili kullanım durumuna göre kadastrolarının yapıldığını söyledi. Fiili kullanım durumuna göre kadastroya tabi tutularak tescili yapılmış olan 2-B arazileri üzerine ise güncelleme çalışması yapıldığını açıklayan Demir, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün yasalara uygun olarak 2-B arazileri ile ilgili kadastro ve güncelleme çalışmalarını sürdürdüğünü ifade etti. 2-B alanlarının güncelleme çalışmalarının Maliye Bakanlığı'nın talebi üzerine yapıldığını ifade eden Demir, 51 bin 192 hektarlık alan üzerindeki kadastro çalışmalarının tamamlandığını söyledi.

 

‘Hükümet arkadan dolanıyor'

 

Peki, 2-B arazileri hakkında ‘fiili kullanım durumuna göre kadastro yapılması' ne anlama geliyor? Emekli bir tapu müdürü olan Kadir Has Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Lisanslı Değerleme Uzmanı Turgay Gültekin, bu uygulamanın aslında devletin mülkü olan 2B arazilerinin şimdiden işgalcisinin üzerine tescil etmek olduğunu söylüyor. Bir önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in iptal ettiği yasa değişikliğinin ardından hükümetin 3042 sayılı Kadastro Kanunu'nda değişik yaptığını hatırlatan Gültekin, bu girişimi bir nevi ‘arkadan dolanma' olarak niteliyor. Gültekin'e göre, bu değişiklikle orman vasfını kaybeden araziler kadastro tarafından belirleniyor, mülkiyeti hazinede kalmak üzere işgalcisinin adı kayda alınıyor. Her şeyden önce orman vasfını yitirmiş arazilerin belirlenmesinin kadastronun işi olmadığını belirten Gültekin, bu yolla, işgalciye adeta tapu tahsis belgesi niteliğinde bir hak tanınmanın ise ileriye dönük olarak çok ciddi sakıncalar doğurabileceğini ifade ediyor.

Yeni kanun taslağı henüz açıklanmamış bile olsa bu kadastro çalışmasının altında aynı zamanda bir imar affının da gizli olduğunun açıkça gözlendiğini  anlatanTurgay Gültekin, “ Kadastro sadece mülkiyeti tespit eder. Oysa ki tahminimize göre bu operasyonun arka planında bu arazilerin imara açılması da planlanıyor” dedi.

Eski orman kanununa göre bu tip arazilerin sadece orman köylüsüne satılabileceğini kaydeden Gültekin “Şimdi 2B ile o şartta kaldırılmış ya da başka bir deyişle by-pass edilmiş oldu” diye konuştu.

 

‘İşgalciye ödül'

2B arazilerinin satışı gündeme geldiği günden bu yana itirazlarını en yüksek perdeden dile getiren taraflardan biri olan Mimarlar Odası da, işgalcilere tanınan haklar konusunda oldukça tepkili. Odanın 6 Mart 2009'da yaptığı basın açıklamasında, bu konuya vurgu yapılıyor. Açıklamasında yapılmak istenilen uygulamayı işgalciyi ödüllendirmek olarak niteleyen Mimarlar Odası, bunun Anayasa'nın eşitlik ilkesine de aykırı olduğunu vurguluyor.

Müteahhitler temkinli

2B arazilerinin satışından yana tavır aldığı gözlenen müteahhitler ise aslında konuya oldukça temkinli yaklaşıyor. Üzerinde kaçak yapılaşma yoluyla mahalleler ve hatta ilçeler oluşan 2B arazilerinin mutlaka yasal bir kimliğe kavuşturulması gerektiğini düşünen bir çok inşaat sektörünün temsilcileri, bu konunun oldu bittiye getirilmeden, sağlıklı bir şekilde çözülmesi konusunda ise hemfikir. Aceleye getirilmiş bir 2B uygulamasının hem doğaya zarar vereceğini hem de ileride açılacak davalar yüzünden bir çok projenin geçmişte bir çok kez örneği görüldüğü gibi sekteye uğrayacağını düşünen inşaatçılar, yeni 2B arazilerinin oluşturulmaması gerektiğini de ifade ediyorlar.

 

‘Tapu tahsis belgesi gibi kadastro çalışması'

Turgay Gültekin – Kadir Has Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Emekli Tapu Müdürü

2B dediğimiz şey 6831 sayılı orman kanununun değiştirilmesiyle ortaya çıkan bir durum. Yani kanunun 2. maddesinin b bendi orman vasfını yitirmiş arazilerin satılarak değerlendirilmesini öngörüyor. Ama dünyanın hiçbir yerinde böyle bir kanun maddesi yoktur.  Aksine ormanın nasıl geri kazanılacağını belirleyen maddeler vardır. Orman, orman vasfını insan eliyle kaybeder. Ya yakılır, ya kesilerek tahrip edilir ki bunu bir de tutup kanuna bağlamak, “Madem kaybedildi o zaman ben de imara açarım” gibi bir yaklaşım içinde olmak siyaseten yanlış bir bakış açısıdır.

Daha meclisten geçirilen orman yasasının 2B maddesindeki değişiklik, orman vasfını yitirmiş arazilerin işgalcisine geçmesini amaçlıyordu. Ancak bu değişiklik Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.  Yeni taslağın nasıl olduğu henüz kamuoyu ile paylaşımları ancak bu kez de 1 yıl kadar önce 3042 sayılı Kadastro kanununda değişiklik yapıldı. Bu değişikliğe göre, orman vasfını kaybeden araziler kadastro tarafından belirlenecek, mülkiyeti hazinede kalmak üzere işgalcisinin adı kayda alınacak.  Bu değişiklikle yine arkadan dolaşılmaya çalışıldı ki bunun önemli sakıncaları var. Birincisi orman vasfını yitirmiş arazilerin belirlenmesi kadastronun işi değildir. Uzmanlık gerektiren bir konu olduğu için Orman Bakanlığı tarafından yapılmalıdır. Kanun, bu işi yürüten komisyonda Orman Bakanlığı'ndan temsilciler olacak der ama bu da uygulanmıyor.

İkincisi kadastro kayıtlarına işgalcinin adının yazılması bu işgalcilere hak sağlıyor. Yani tapu tahsis belgesi gibi bir yasallığa kavuşuyor. Aslında bu tür araziler satılacaksa bile bunların ihaleyle yapılması daha doğru olur.

Üçüncü bir sakınca ise fiyatlandırma konusunda çıkıyor karşımıza. Fiyatlandırmanın neye göre yapılacağı belli değil. İstanbul'da bu fiyatların 100 doların üzerine çıkacağını bile düşünmüyorum. Ayrıca İstanbul'da bu tür arazilerin üzerinde gayrimenkuller var ve işgalcisi bu gayrimenkullerini yasallaştırmak için parasını verip satın almak, tapu çıkarmak zorunda ama örneğin Akdeniz'deki 2B arazilerinin çoğunda orman köylüsü tarım yapıyor. Satın almasa da kimse gelip bu arazilerde başka bir şey yapmak istemeyecek. Dolayısıyla işgalcisi bu arsaları almasa da fiili durumu aynen devam edecek.

Bütün bunların yanı sıra yeni kanun taslağının içeriği henüz açıklanmasa da şuanda devam eden kadastro yoluyla tapuya dönüştürme operasyonunun arkasında bir imar affı da gizleniyor.  Kadastro sadece mülkiyeti tespit eder. Oysa ki tahminimize göre bu operasyonun arka planında bu arazilerin imara açılması da planlanıyor.

Tüm bu gelişmeler piyasada, özellikle İstanbul'da şimdiden çok büyük gayrimenkul operasyonlarına neden oldu. Aldığımız duyumlara göre çok miktarda arazi çok sayıda operasyonla el değiştirdi. İşgalcilerinin elinden bu araziler toplandı.  Eski orman kanununa göre bu tip arazilerin sadece orman köylüsüne satış şartı vardı. Şimdi 2B ile o şartta kaldırılmış ya da başka bir deyişle by-pass edilmiş oldu.

 

Mimarlar Odası: 6831 sayılı Orman Kanunu ‘orman kanunu'na döndü

2B arazilerinin satışı gündeme geldiği günden bu yana en sert tepki Mimarlar Odası'ndan geliyor. Son olarak 6 Mart 2009'da bir basın açıklaması yaparak konu hakkındaki görüşlerini kamuoyu ile paylaşan Mimarlar Odası, 2/B uygulaması için ölçüt olarak belirlenen ‘orman niteliğinin yitirilmiş olması' kavramını gerçekle bağdaşmayan ve bilimsel dayanağı olmayan yapay bir kavram olarak niteliyor.  Son yıllarda yapılan kanun çalışmalarını, ‘işi oldu bittiye getirmek' olarak tanımlandığı açıklamada şu ifadelere yer veriliyor:

“…Söz konusu yasa gereğince, orman niteliğini yitirdiği belirlenen alanların orman sınırları dışına çıkarılmaya başlanılması; giderek bu alanların kolayca el değiştirmelerinin sağlanması yolunda uygulamaların gelişmesi, orman yasasındaki ormanın korunması ve tahrip edilmesi ile yok edilmesinin önlenmesi doğrultusundaki cezai müeyyide getiren hükümlerin varlığına karşın, yeni orman yıkımları, yeni yok etmeler, yasadışı saldırı ve işgallerle karşılaşılmasına ve bu sürecin giderek hızlanmasına da neden olacaktır. Dolayısıyla, Anayasa'nın eşitlik ilkesine de tamamen aykırı olarak, bu yasa ile dürüst yurttaş cezalandırılıp, orman suçlusu olan işgalciler ise, aklanarak af edilip ve mülk sahibi edilerek ödüllendirilmektedirler.

Oysa ki ülkemizdeki ormanlar, dağlar, tepeler, kayalık-taşlık alanlar, meralar, deniz, göl ve akarsu kıyılarında olduğu gibi, devletin hüküm ve tasarrufundaki alanlar olup, bu nitelikleri ile tapulamaya konu oluşturamazlar.  Yeşil yerine griye öncelik veren temel tercihlerin, gelişmişlik düzeyinin ilk basamaklarındaki kültür fakiri toplumların özelliklerinden olduğunu burada yineleyelim.

Gerçekte 2/B konusu, kültür yoksunu toplumlarda görülebilen, yaratılmış yapay bir olgudur. Ülkenin yoğun yerleşilmiş metropoliten alanları ile kıyı kesimlerinden başlanılarak farklı yörelerde orman varlığının sistematik biçimde toptan yok edilmesi sonucunu getirecek böylesi bir uygulama için ölçüt olarak belirlenen ‘orman niteliğinin yitirilmiş olması' kavramı, gerçekle bağdaşmayan, bilimsel dayanağı olmayan yapay bir kavramdır. Böyle bir tehlikenin önlenmemesi için hiçbir sebep ve haklı gerekçe gösterilemez. Gelecek kuşakların yeşil bir ülkede yaşama hakkını yok etme yetkisi kimseye verilmemiştir.

Kısacası bu kanunla, eskiden de çok doğru işleyen bir kanun olmayan 6831 sayılı Orman Kanunu, güçlünün güçsüzü yok ettiği tam bir ‘orman kanunu' olmuştur.”

 

‘Oldu bittiye getirmeden çözülmeli'

İlhami Seven – Sevenler İnşaat

2B konusu gerçekten çok hassas bir konu. Ne, ‘Hemen olsun' demek he de ‘Hiç olmasın' demek doğru bir yaklaşım değil. Yeşil alanların korunması, bu konuda hassas olunması gerekiyor ama bir yandan da kronik bir sorun halini almış, tapusuz imarsız  yerleşim yerleri var ki bu sorunun mutlaka çözülmesi gerekiyor. Eğer yeni İstanbul'u dizayn edeceksek, bu sorunun çözülmesi lazım. Bir 20 yıl, 30 yıl sonra bu konu tekrar karşımıza gelmemeli. Böyle düşünmemize rağmen bizim bu sorun hemen çözülmeli diye bir tavrımız da yok. Çünkü bu sorunun oldu bittiye getirilmeden, tüm tarafların ve sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak çözülmesi, sonradan açılacak davaların, iptallerin ve olacak iş kayıplarının önüne geçmek açısından çok önemli diye düşünüyorum.

 

“2B ve kaçağı bitirmenin tam zamanı'

Eşref Albayrak – ECF Mimarlık Yönetim Kurulu Başkanı

2B arazileri dediğimiz arazilerin mülkiyeti şu anda devletin elinde görünse de bu araziler devletin elinden, orman arazisi olmaktan çoktan çıkmış, üzerlerine ilçeler kurulmuş. AB kapısını zorlayan Türkiye'nin bu sorunun kesinlikle bir çözüme kavuşturulması, yeni oluşacak 2B arazilerinin de önüne geçmesi gerekiyor. Ama bu sorun kesinlikle tek başına 2B arazileri hakkında bir kanun çıkarılarak çözülemez. İnsanlar bu arazilerin üzerindeki kaçak yapılarda yaşıyor ve vergi veriyorlar. Bunun yanı sıra tapulu arazilerde bile kaçak, imarsız yapılar var ve devlet tüm bu yapılara yol, elektrik, toplu taşıma, doğalğaz gibi hizmetleri götürmüş, sorun tam bir kangren haline dönmüş. Bu saatten sonra da devletin gücü 2B arazileri üzerindeki yapıları kaldırmaya yetmez. Öyleyse bu yapıları kaldıramıyorsak bir şekilde yasal hale getirmemiz lazım. Bir ara formül bulunması gerek. Tabi bu çözümle devletin de ciddi bir para kazanacağı açık.

Devlet artık Türkiye'de kaçak yapı yapılmasına izin vermiyor. Bunun önüne özellikle son birkaç yılda çok başarılı bir şekilde geçiliyor. Ben bu durumun, mevcut 2B ve kaçak yapı sorunun çözümü için büyük bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Hazır kaçak yapı yapma anlayışına bir son verilmişken var olan kaçak yapıların ve 2B arazilerinin yasallaştırılması Türkiye'nin önündeki büyük bir zorunun kökten çözümü olur.

Ben 2B çözümüne karşı çıkanları da anlamıyorum. Çünkü yeni bir çözüm önerileri de yok.

 

‘Zor da olsa müşterekler bulunmalı'

Hüseyin Ekşi – Beşyıldız Ekşioğlu İnşaat Yönetim Kurulu Üyesi

2B konusu inşaatçı gözüyle bakarsanız mutlaka çözülmesi gereken bir konu. Çünkü orman vasfını kaybetmiş alanlardan bahsediyorsak bu alanların içinde yüz binlerce kişinin yaşadığı yerleşim yerleri var.  Örneğin Sultanbeyli bunlardan biri ve çok az kısmı tapuludur. Bu alanların tapulandırılması, düzgün bir altyapıya, düzgün bir yapılaşmaya kavuşturulması, devletin de bundan gelir sağlaması çok önemlidir. Ama öte yanında kurunun yanında yaş da yanacak mı? Belirtilen yerlerin tamamı orman vasfını yitirmiş mi? Bu da önemli. Bu alanlar öyle alanlar ki düz bir çizgi çekip burası orman, burası orman vasfını yitirmiş alanlar demek zordur.

Bu konuda kamuoyunda iki karşıt görüş var. Bir taraf “orman talanı”, bir taraf “rant kavgası” diyor. Ama bu iş bu kadar siyah beyaz değil ve biz grilerimizi kaybetmiş durumdayız. Aradaki grileri değerlendirmek zorundayız yani yapılan işin artılarını eksilerini iyi değerlendirmek gerekir. Bu gerçekten bir ihtiyaç mı? Belli bir miktar orman arazisi kaybedilecekse karşılığında gelecek kazanımlar buna değer mi? “Yapılan iş iyidir, arada biraz da orman arazisi gitsin” demek olmaz ama Sultanbeyli gibi yerlerin de mutlaka çözülmesi lazım. Yani müşterekte buluşmak gerekiyor ki bu çok zor bir iş. Ayrıca Ege ve Akdeniz'de sahil şeridindeki ormanların yok edileceği iddia ediliyor. Buralardan çok yüksek sesle itirazlar geliyor. Ama bizler oralar gerçekten orman mıdır bilemeyiz. Bilimsel verilerle konuşmamız lazım. Aslında bu açıdan bakarsak tapu kadastro çalışmaları bitip 2B kapsamına giren yerler açıklanmadan neyin ne olduğunu da bilemeyeceğiz.

 

‘2B arazileri ekonomiye kazandırılmalı'

Ali Dumankaya – Dumankaya İnşaat Yönetim Kurulu Üyesi

Benim bu konudaki görüşüm çok açık ve net. Bu konunun mutlaka çözülmesi gerekiyor. Çünkü şu anda Türkiye'deki 2B olarak tanımlanan yerlerin büyük bir kısmı yapılaşmış. 2B arazisi olarak tanımlanan arazilerin üzerinde koskoca ilçeler var. Ekonomiye kısmi bir katkısı var ama bu katkı sadece bu arsalar üzerinde evi ya da işyeri olan kişilere ve şirketlerle kısıtlı kalıyor. Devlet bu arsaların üzerindeki gayrimenkullerden gelir vergisi ya da emlak vergisi gibi gelirler elde edemiyor. Çünkü kaçak yapılaşma söz konusu. Tabi bu olmamalıydı. Bu yapılaşmaya en baştan izin verilmemeliydi ama verildi ve bu saatten sonra da dönüşü yok. Buralar yapılaştı ve belli bir rant var.

Eğer 2B arazilerinin satışı gerçekleştirilebilirse hem devlet hem satıştan gelir elde edecek hem de daha sonraki dönemde vergiler yoluyla kamuya katkı sağlanmış olacak. Ekonomiye fayda sağlanacak. Ayrıca orada yaşayan halk için de daha düzgün yapılaşmış bir şehirde deprem kaygısından uzak yaşama olanağı gelecek. Bunun da toplumsal barışa katkı yapacağını düşünüyorum.

Ancak bütün bunlar yapılırken belli koşulların yerine getirilmesi gerekiyor. Öncelikle bu arazilerin mutlaka bedelleri karşılığı satılması gerekiyor. Ayrıca bundan sonrası için iyi bir planlama yapılmazsa gelecek için riskli bir durum da söz konusu. Bu düzenlemeler yapılırken bundan sonrası için bu arazilerdeki yapılaşmanın planlanması,  fazla ve plansız yapılamaya izin verilmemesi gerekiyor. Bunun yanı sıra yeni 2B arazileri yaratmamak için de planlı yapılaşma şart.

 

Uygulama nasıl olacak?

Yaklaşık 4 yıldır tartışılan 2-B arazilerinin satışına ilişkin yasa taslağı konusunda çalışmalar  Maliye Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ile Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü'nün bünyesinde yer aldığı Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından yürütülüyor.

Daha önce hazırlanan taslakta Maliye Bakanlığı tasarrufuna geçen ve üzerinde yapılaşma olan taşınmazlardan 400 metrekareye kadar olanların tamamı, üzerindeki yapılar bu miktardan fazla ise yapının oturduğu kadar alanın satışına imkan tanınmıştı. Yeni düzenlemede 400 metrekarelik sınır kaldırıldı.

Kadastro çalışmaları tamamlanmasının ardından Çevre ve Orman Bakanlığı bu arazileri 'orman arazileri' kapsamı dışına çıkartacak. Maliye Bakanlığı da hazine arazisi olarak tescil edilecek bu arazileri öncelikle hak sahiplerine satacak. Bakanlık 2-B'lerin satışında herhangi bir gelir hedefi koymadı. Ancak arazilerin rayiç bedel üzerinden satılacağı belirtildi. Hak sahibi kabul edilmek için kişinin söz konusu taşınmazı, kadastro çalışmasının tamamlandığı tarih itibariyle geriye dönük olarak 5 yıl kullanmış olma şartı aranacak.

Belediye mücavir alan sınırları dışında kalan, 100 dönüme kadarki tarım arazileri de, sulu-kuru ayrımı yapılmaksızın hak sahiplerine doğrudan satılabilecek. Tarım arazileri dışında kalan, üzerinde yapılaşma bulunan ve Maliye Bakanlığınca uygun görülen taşınmazlar, Toplu Konut İdaresi'ne (TOKİ), büyükşehir belediyelerine ve ilçe belediyelerine kentsel dönüşüm projeleri gerçekleştirmek üzere devredilebilecek.

2-B'lerin satışını Maliye Bakanlığı koordine edecek. 2-B'leri satın almak isteyen hak sahipleri, bir ay içinde başvuracak. Taslakta yer alan bu süre, gerek görülmesi halinde uzatılabilecek. Başvurular, illerde defterdarlıklara, ilçelerde ise mal müdürlüklerine yapılacak.
2-B arazilerini almak isteyen hak sahiplerinden müracaatları sırasında, satış tutarından mahsup edilmek üzere 10 bin liraya kadar başvuru bedeli alınacak. Söz konusu bedel, bölgeler, iller, ilçeler ve arazinin konuma göre farklılık gösterecek. Bu çerçevede Kanunun yayımlanmasından sonra Maliye Bakanlığı'nca başvuru bedellerine ilişkin bir Tebliğ yayımlanacak.Orman Genel Müdürlüğünce uygun görülen yerler, yeniden ağaçlandırılmak üzere bu kuruma tahsis edilecek. Taslağa göre, ''orman içi köyler halkının nakledilmesi sonucu boşaltılan orman içindeki arazi, yapı ve tesis yerleri Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından öncelikle projelendirilecek ve devlet ormanı olarak ağaçlandırılacak''
2-B'ler rayiç bedelleri üzerinden satılacak. Rayiç bedellerinin belirlenmesinde Hazine taşınmazlarının satışındaki kurallar geçerli olacak. Bu çerçevede il ve ilçelerdeki takdir komisyonları, hak sahiplerine satılacak 2-B alanlarıyla ilgili değer tespitinde bulunacak.
2-B arazilerinin üzerinde çok katlı yapıların bulunması halinde, önce zeminin değeri belirlenecek daha sonra daire başına düşen hisse tutarı hesaplanacak. Böylece bu durumdaki hak sahiplerine hisseli satış yapılacak.
2-B'lerin satışı da, Hazine taşınmazlarının satışına ilişkin esaslara tabi olacak. Ancak Hazine taşınmazlarının bedellerinin ödenmesindeki 2 yıllık taksit süresi, 2-B arazileri için 4 yıl olarak uygulanacak. Hak sahipleri isterlerse bedeli peşin, isterlerse de faiziyle 4 yıl taksitle ödeyebilecek. 2-B'lerin satışından elde edilen gelirler, orman köylüsünün kalkındırılması, orman köylüsünün nakli ve yeni orman alanlarının ıslahı için kullanılacak.

Toplam büyüklüğü 473,5 bin hektar

 

- Yeni bir yasa taslağı ile değerlendirilmesi çalışmaları süren 2-B arazileri, Türkiye genelinde 473,5 bin hektarlık bir alanı kaplıyor.

- Bu alan Lüksemburg'un 2, KKTC'nin 1,5, Hong Kong'un da 5 katı bir alanı kaplıyor.

- 2-B'lerden üzerinde yerleşim yeri bulunan ve hak sahiplerine satılması planlanan bölüm de, 22 bin 254 hektar olarak hesaplanıyor.

- Devletin resmi verilerinde 2-B arazilerinin toplam büyüklüğü 473 bin 419 hektar olarak yer alıyor.

- 2-B'lerin en fazla olduğu il de Antalya olarak belirleniyor. Bu ilde orman vasfını kaybetmiş araziler 45 bin 548 hektarlık bir alana yayılıyor. Antalya'yı 39 bin 287 hektar ile Mersin, 34 bin 887 hektar ile de Balıkesir izliyor.

- Ankara'daki 2-B arazi miktarı 31 bin 706 hektarı, Sakarya'da 29 bin 643 hektarı buluyor. 2-B'ler İstanbul'da 18 bin 233 hektar, İzmir'de ise 14 bin 772 hektarlık bir alanı kaplıyor.

- 2-B'lerin yoğun olduğu diğer iller de Muğla, Bolu ve Samsun olarak belirleniyor. İstanbul'un yüzde 3,4'ünü 2-B'ler oluşturuyor.

- Orman özelliğini yitirmiş arazilerin 22 bin 233 hektarlık bölümü üzerinde yerleşim yerleri bulunuyor. Bunların arasında İstanbul'un Beykoz, Şişli, Sarıyer, Sultanbeyli ve Çekmeköy, Muğla'nın Bodrum, Marmaris, Fethiye ve Dalaman, Mersin'in Anamur, Sakarya'nın Karasu ve Sapanca, İzmir'in ise Bornova, Karaburun, Ödemiş, Buca ve Güzelbahçe ilçeleri dikkat çekiyor. Bu ilçelerde 2-B arazileri üzerinde lüks sitelerin de yer aldığı belirtiliyor.

- 2-B arazilerinin yüzde 4,7'sini oluşturan yerleşim yerlerinin 6 bin 624 hektarı üzerinde ilçe, 8 bin 514 hektarı üzerinde belde, 7 bin 35 hektarı üzerinde de köyler yer alıyor.
Satışı düşünülen 2-B arazileri de yerleşim yerleri üzerinde bulunuyor. Bu arazilerin toplam büyüklüğü de 22 bin 254 hektar olarak hesaplanıyor.
 

  • Etiketler:

Yorum Yaz