Orhan Alkaya Kuzguncuk’ta ahşap evde yaşıyor

Sizi tanımlayan bir sürü sıfat var; şair, yazar, gazeteci, oyuncu... Tüm bu tanımlamaların içinde hangisi ön planda?
Bir şey yazılması gerekiyorsa öncelikle şair, sonra da yönetmen yazılmasını tercih ediyorum.

Sekiz aydır bu evde yaşıyorsunuz. Neden Kuzguncuk'u tercih ettiniz?
İki sebebi var. Eşim de ben de araba kullanmıyoruz.Arabakullanmayan insanların yaşayabileceği, bahçesi olan, hem de merkezle ilintisi kurulabilecek nadir semtlerden biri burası. Kuzguncuk'u seviyorum. Kaybettiğim şehrin de, çocukluğumun İstanbul'unun da dokusunu koruyan nadir yerlerden biri burası. Madem şehri bırakamıyoruz biraz hızdan uzaklaşmaya çalıştık açıkçası ve burayı tercih ettik.

Evin içinde nasıl bir mekan kurguladınız?
Mesela başlarken alt kata 'Hayat' dedim ben. Bu yüzden orayı oturma grubu ve büyük bir yemek masasıyla düzenledik. Giriş katını kütüphane ve alternatif oturma bölümü olarak tasarladık. Bunun tam üstünde de kızımın odası var. Onun karşısında eşim Nazlı'nın çalışma odası, üst katta da bizim yatak odamız var.

Etrafınızdaki eşyalar sizce sizin karakterinizi etkiliyor mu?
Toplanmayı zorlaştırıyor. Çünkü ne zaman toplanmaya girişsem bir şeylere çarpıyorum ve durup onların hikayelerine dalıyorum.

Sabah