maritbet girişmaritbet
Depremin çaresi kentsel dönüşüm

Depremin çaresi kentsel dönüşüm

Unutulmaması gereken tek bir şey var, o da depreme dayanıklı binalar yapmak. Bunun için de eski yapıların bulunduğu yerlerde kentsel dönüşümü hayata geçirmek

Kaynak: İndergi

17 Ağustos depreminin yıldönümü yaklaşırken birçok kurum ve kuruluş yeni raporlar açıklamaya hazırlanıyor. Her kesim üstüne düşen sorumluluğun bilinciyle uyarı görevini yerine getirmek amacıyla açıklama yapma gereğini duyuyor. Bu açıklamalar depremin yıldönümüne yaklaştıkça yoğunlaşıyor. Ancak 18 Ağustos'ta herşey unutuluyor ve bir sonraki deprem için taksimetre dönmeye devam ediyor.

17 Ağustos'taki büyük Marmara depreminin ardından, başta o günün Kandilli Rasathanesi Müdürü Ahmet Mete Işıkara olmak üzere tüm bilim adamının ifade ettiği bir söz vardı: Deprem değil, bina öldürür. Ne yazık ki bu gerçek, hedef saptıran ve kafa karıştıran bilgi kirliliği altında ezilip yokedildi.

1999 depremlerinin olduğu yıl bilim adamları 30 yıl içinde Marmara Denizi'ndeki fayların hareketlenerek 7'nin üstünde bir depremle İstanbul'u yıkacağını söylüyordu. Bilimadamları 30 yıl içinde meydana gelmesi beklenen depremlerin 30 yıl beklemesinin sözkonusu olmadığını, her an olabileceğini de özellikle vurguluyorlardı. 1999'dan sonra yıkıcı depremin 30 yıl bekleyeceği farzedilse bile bu sürenin üçte biri boşu boşuna, hiçbir önlem alınmadan heba edildi. Kişilerin inisiyatifine bırakılmaması gereken bu konuda ne yazık ki devlet de gücünü gösteremedi. Yıkım riski altındaki semtlerde planlanan dönüşüm çalışmaları için o bölgede yaşayanların onayı alınamadı. O mahallelerde oturanlar, "Bizi buradan kovacaklar, burası çok değerlenince başkalarına peşkeş çekecekler" zihniyetini aşamadı. Devlet de buralarda yaşayanlara, mağdur edilmeyeceklerine ilişkin güvence veremedi.

Sonuçta her şey oluruna bırakıldı. Devlet öncülüğünde ve finans sektörünün katkısıyla 11 yılda İstanbul'un yapı kalitesi deprem riskini minimuma indirecek bir hale getirilebilecekken, Türkiye ekonomisini ayakta tutan ve Türkiye'nin bağımsızlığının güvencesi olan İstanbul kaderine terkedildi.

Böylesine hayati ve böylesine önemli ve kişilerin günübirlik çıkarlarına bırakılmaması gereken konuda devletin bir an önce önlem almasının vakti çoktan geçti.

Deprem Komisyonu teşhisi koydu

Türkiye'nin sahip olduğu jeolojik, jeomorfolojik yapısının yanı sıra iklim özellikleri nedeniyle büyük can ve mal kayıplarına yol açan doğal afetlerle sık sık karşı karşıya kaldığını anlatan TBMM Deprem Araştırma Komisyonu Başkanı İdris Güllüce, "Ülke topraklarımızın yüzde 96'sı deprem kuşağındadır ve bunun da yüzde 66'lık bölümü 1'inci ve 2'nci derece deprem bölgesidir. Dolayısıyla deprem tehlikesi sadece nüfusu 1 milyonun üzerinde olan 11 büyük ilimizi tehdit etmekle kalmıyor, bu bölgeler aynı zamanda ülke nüfusumuzun yüzde 70'ini ve kurulu büyük sanayi tesis potansiyelimizin de yüzde 75'ini barındırdığı için çok büyük önem arz ediyor" dedi. Güllüce, "Hemen hemen tüm illerin sorununun yasal olmayan yapılaşma" olduğunu ifade  ederek, "Bu konuya, af oluşturmayacak bir çözümün bulunması şart" dedi.

Deprem Araştırma Komisyonu raporunu tamamlanarak Meclis Başkanlığı'na sundu. Raporla ilgili basın toplantısı düzenleyen Güllüce, başta kamu kurumları, belediyeler, üniversiteler ve meslek odaları olmak üzere ilgili 53 birim ve 100'den fazla kişinin komisyona bilgi aktardığını; İstanbul, Kocaeli, Yalova, Bolu, Düzce, Sakarya, Eskişehir ve Bursa illeri ziyaret edildiğini söyledi.

Raporda, 11 büyük şehrin durumuna dikkat çektiklerini, ancak deprem gerçeğinin Türkiye'nin bir yaşam tarzı oluşturması çerçevesinden konuya bakılmasını istediklerini anlatan Güllüce, şunları kaydetti:

"Büyük kentlerimiz başta olmak üzere, hemen hemen tüm illerimizin sorunu yasal olmayan yapılaşmadır. Bu yapıların depreme karşı güçlendirilmesi, yasal olmadığı için mümkün değildir. Ancak bir şekilde mutlaka güçlendirilmeleri gerekmektedir. Özellikle bu konuya, af oluşturmayacak bir çözümün bulunması şarttır. Bunun için belediyelerden bağımsız bir şekilde üniversitelerimiz, müşavirlik firmaları ile birlikte yapılarda incelemeler yaparak gerekli tespit ve projelendirmeleri hazırlayarak, doğrudan yapı sahiplerinin bu tespitler  doğrultusunda binalarını güçlendirmeleri şeklinde bir yol izlenebilir. Ayrıca, gerek ilgili meslek odaları, gerek yerel yönetimler ve gerekse de üniversitelerimizin ortak görüşü yapı denetim yasası ve sisteminin yeterli olmadığıdır. Bu yasa ve denetim sistemi tekrar değerlendirilerek yeniden düzenlenmelidir."

Yapı Kanunu gerekli

Afetlere ve özellikle depreme karşı hazırlıklı olma konusunda kurumsal yapılanma çerçevesinde, her kurum ve kuruluşun depremle olan ilişkisin tespit edilmesi gerektiğini dile getiren Güllüce, "Ülkemizdeki her tür yapının afete duyarlı olmasını sağlayacak kuralların eksikliği veya kurumsal dağınıklığın yarattığı belirsizlikler düşünüldüğünde, İmar Kanunu hükümlerini zedelemeden yapı konusundaki boşlukları dolduran ve tanımsal anlamda bir yapı sistematiği getiren Yapı Kanunu'na ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca mevcut Yapı Denetimi Kanunu da tekrar ele alınarak yeniden yapılandırılmalıdır."

Doğal Afet Sigortaları Kurumu'nun ve afet sigortası sisteminin tekrar ele alınarak, daha işlevli ve daha çok kapsayıcı hale getirilmesine ihtiyaç olduğunu belirten Güllüce, "Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de depremin önceden tahmin edilmesine ilişkin çalışmalar yapılmaktadır. Ancak bu konu ile ilgili çalışan bilim insanlarımız, konunun önemi ve halkta oluşturacağı ilgi nedeniyle daha dikkatli davranmalıdırlar" dedi.

Koordinasyon yok

Kamu kurum ve kuruluşlarına yapılan eleştirilerin insafsız ve haksız olduğunu düşünenlere devletin içinden yanıt geldi. TBMM Deprem Araştırma Komisyonu Raporu'nda, afet ile ilgili çalışmalarda kurumlararası koordinasyon eksikliği bulunduğu belirtilerek, "Konuların ve kurumların önceliklerinin belirlendiği; birlikte çalışma esaslarının ve performansının ölçülmesini sağlayacak bir koordinasyon anlayışı ve koordinasyon hukuku geliştirilmelidir" denildi.

Raporda, mevcut yapıların güçlendirilmesiyle ilgili mevzuat düzeyinde belirli bir aşamaya gelinmesine rağmen, uygulama olarak yetersizliklerin devam ettiği ifade edildi.

Bu konunun çözüme kavuşturulması için ülke düzeyinde yapılacak işlerin bir program dahilinde kurumsallaştırılmasının sağlanması gerektiği belirtilerek, köylerin de afet zararlarının azaltılması yönünde ele alınması vurgulandı.

 Deprem için alınacak önlemler

Mevcut yapıların güçlendirilmesi konusundaki sorunları incelemek ve öneriler geliştirmek üzere, TBMM'de kurulacak bir Meclis Araştırma Komisyonu'nun değerlendirmelerinin önemli katkılar sağlayacağı kaydedilen raporda, şu önerilere yer verildi:

- Kentsel dönüşüm konusunun afet önlemli olarak ele alınması kaçınılmazdır. Ayrıca, kentsel dönüşüm planlarının yerel toplulukların talepleri doğrultusunda hazırlanmasına önem verilmeli ve toplumsal mutabakatlara göre projeler geliştirilmelidir.

- Kentsel dönüşüm çalışmalarında akademik çevrelerce getirilen önerilere (toplu yenileme modelleri) yer verilmelidir.

- Kentlerin gelişigüzel yayılmaları ve kentsel ekonomileri olumsuz etkileyecek büyümelerinin engellenmesi için yerel yönetimlerce tedbir alınmalıdır.

- Sanayi ve enerji tesisleri ile ilgili yer seçimlerinde, afet riskleri öncelikle çalışılmalıdır.

- Halkın bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi faaliyetleri yeniden programlanarak, üniversiteler, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarının desteği sağlanmalıdır.

- Deprem konularıyla ilgili 'eğiticilerin eğitimi' için özel programlar düzenlenmelidir.

- Askerlik hizmeti içindeki eğitim programlarında deprem bilgileri ve zarar azaltma bilgileri yer almalıdır.

- Üniversitelerimizin mühendislik, mimarlık, şehir planlaması ve benzeri teknik meslek öğretimini yürüten bölümlerinin programları ile yönetim bilimi bölümlerinin programlarında afet ve deprem konularına yeterli şekilde yer verilmelidir. Mühendislik öğretisi içinde yer alması gereken yapıların güçlendirilmesi hususundaki müfredat eksiklikleri giderilmelidir.

- Kamu yöneticileri için risk belirleme, zarar azaltma, müdahale ve iyileştirme konularını içeren afet yönetimine yönelik hizmet içi eğitim programları gereklidir. Bunun için, kamu kuruluşları gereken önlemleri alarak ilgili personelini eğitmelidir.

- İstanbul Büyükşehir Belediyesinin afetlerle ilgili dokümantasyonundan ve eğitim materyallerinden diğer belediyelerce yararlanılmalıdır.

- 'Deprem Zararlarını Azaltma Eğitimi Seferberliği'nin başlatılması, önemli bir eylem alanı olarak değerlendirilmelidir.

- Afetlerle ilgili olarak pek çok araştırma ve proje yürütülmüş olup ilk önce bunların derlenmesi ve ortaya çıkan önerilerin değerlendirilerek bir araştırma sonuçları veri tabanı oluşturulması düşünülmelidir. Araştırma sonuçlarının bilim çevrelerince ve kamuoyu tarafından paylaşılması sağlanmalıdır.

- Kurum ve kuruluşlar, risk yönetimlerinin etkinliğini arttırmak için kendi ölçeklerinde afet ve acil durum araştırmaları yapmalıdır.

- Bilim kurumları ve üniversiteler, uygulama birimleri ile işbirliği yaparak, araştırma faaliyetlerinin uygulamaya olan katkılarını arttırmalıdırlar.

- Deprem alanında yapılması gereken bilimsel çalışmalar ve çok disiplinli araştırmaların belirli bir ulusal program dahilinde yapılması ve kurumsallaştırılması için yöntemler geliştirilmelidir. Akademisyenler arası bilgi paylaşımında etkin işbirliği gerçekleştirilmelidir.

- Deprem mühendisliği ve depremle ilgili eğitim müfredatı yeni teknolojiler ile desteklenmelidir.

- Deprem araştırmalarının ve senaryolarının, sadece belirli kentlerde değil, ülkemizin tüm riskli alanlarında yoğunlaştırılması gerekir.

- Düşük gelir gurupları için deprem sigortalarına ilişkin pirim desteği sağlanarak sigorta bilinci geliştirilmelidir.

- Sigorta sektörünün yapı denetim sistemine entegrasyonu sağlanmalıdır.

- Afetlerle ilgili hukuki sorunların ve özellikle afet sonrası oluşması muhtemel uyuşmazlıkların süratle çözümü için ihtisas mahkemeleri oluşturulmalıdır.

- Günümüzde ağırlık kazanmış olan kırsal planlama faaliyetlerinin afet önlemli olacak şekilde geliştirilmesi gerekli olup, merkezi kurumlar arasında belirlenecek esaslar çerçevesinde yerel kurumlar desteklenmelidir.

- Müzelerin ve müzelerdeki malzeme ve araçların korunması ve afet zararlarından etkilenmemesi için özel önlemler alınmalıdır.

- Ülkemizde kullanılan yapı malzemelerinin, Avrupa Birliği Müktesebatı kapsamında standartlarının harmonize edilmesi ve düzeltici işlemlerinin yapılması yanında, yapıların çevresel etki sınıfları da göz önünde tutularak yapı malzeme kalitesi arttırılmalıdır.

- Yapım ve malzeme standartlarının dağınıklıktan kurtarılması gerekmektedir.

- Mesleklerarası yetki ve görev anlaşmazlıklarının çözümü için gündem oluşturulmalıdır.

- Denetim konusu sadece yapı denetimiyle sınırlı kalmamalıdır. Denetimin, bir inşaatın arsa seçiminden yapının kullanımına kadar geçen safhalarını dikkate alan; yerbilim raporlarının denetimi, proje denetimi, planlama denetimi, inşaat denetimi ve kullanım denetimi şeklinde bir 'süreç denetimi' olarak tasarlanması gerekmektedir.

- Yerel yönetimlerde, imar kirliliğine neden olanların izlenmesi, uyarılması ve denetlenmesi için özel imar izleme ve denetim birimleri oluşturulmalıdır.

- Deprem zararlarının azaltılması amacıyla yapılan çalışma ve girişimler için kaynak geliştirici modellerin kullanılması sağlanmalıdır.

- Afet ile ilgili çalışmalarda, kurumlararası koordinasyon eksikliği bulunmaktadır. Konuların ve kurumların önceliklerinin belirlendiği; birlikte çalışma esaslarını ve performansının ölçülmesini sağlayacak bir koordinasyon anlayışı ve koordinasyon hukuku geliştirilmelidir.

- Kamuoyunda TBMM Deprem Komisyonunun her 2 yılda bir toplanarak 2010 senesinde çalışma yapan bu Komisyonun Raporunda yer alan önerilerin güncellenmesinin sağlanmalı.

- Deprem zararlarının azaltılmasıyla ilgili TBMM'de bir daimi komisyon kurularak, afetler konusunun sürdürülebilir bir şekilde değerlendirileceği bir kurumsal düzenleme yapılmalı.

- Teknik tanımlar, kurumsal sorumluluklar, yetki çeşitliliği, uygulama sorunları, yaptırımlar, teşkilatlanma, katılım gibi konulardaki mevzuat önerilerinin parçalı olarak değil, bütünlük içinde ele alınması için kurumlararası işbirliği dahilinde bir 'Afet Mevzuatı Çalışma Programı'

başlatılmalı.

- Afetlere karşı hazırlıklı olma ve afet zararlarının (riskinin) azaltılması için önerilen konuların, bir eylem planına bağlanması sağlanmalıdır.

- Bu eylem planı için çok paydaşlı ve resmi bir Ulusal Platform oluşturulması ve bu Platformun uluslararası düzeyde çalışabilmesi önemlidir

- Ayrıca, merkezi düzeyde hazırlanacak bir 'Afet Yönetimi Stratejik Planı' da, eylem planının  temel stratejilerini belirleyecektir.

- Afet riskini analiz eden, riski azaltmanın alternatiflerini ortaya koyan, afet-kalkınma ilişkisini gözeten bir yapı oluşturulmalıdır.

- Eylemlerin koordinasyonu ve performans değerlendirmeleri için merkezi ve yerel düzeylerde kurumsal düzenlemeler yapılmalıdır.

 Mevcut yapılar deprem riskini artırıyor

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Erdik, büyük kentlerdeki yapılaşma, nüfus artışı, çevre sağlığı ve şehir alt yapısının meydana gelebilecek bir depremdeki muhtemel riskleri artırdığını söyledi.

Erdik, Antakya Belediye Meclis Salonu'nda, İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Hatay Şubesince düzenlenen "Depremle Yaşamak' konulu konferansta yaptığı konuşmada, deprem tehlikesi ve riskin belirlenmesi için deprem direnci zayıf yapı ve alt yapının güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

Antakya'nın geçmişinde büyük depremler yaşadığını ve her zaman büyük bir deprem olasılığının yüksek olduğunu ifade eden Erdik, kentte olası bir depremin 8 şiddetinde olmasının beklendiğini, bu depremle birlikte kentteki binaların 35 bininde çatlaklar olacağını, 4 bin binanın tamamen yıkılacağını, 10 bin binanın onarılabilecek nitelikte hasar göreceğini vurguladı.

Hatay'daki olası deprem senaryosunda 8 şiddetindeki depremde yaşanacak can kaybıyla ilgili belirledikleri rakamı söylemek istemediklerini de ifade eden Erdik, "Büyük kentlerdeki yapılaşma, nüfus artışı, çevre sağlığı ve şehir altyapısı meydana gelecek bir depremdeki riskleri artırıyor" dedi.

Depremler sonucunda yaşanan büyük oranlardaki can kayıplarının sigorta şirketlerini ve uluslararası şirketlerini harekete geçirdiğini anlatan Erdik, "Bunların desteğiyle küresel deprem projesi başlatıldı. Proje içinde Türkiye'nin de olması sevindirici, proje dahilinde dünya genelinde deprem riskinin azaltılmasına yönelik çalışmalar yapılacak" diye konuştu.

Kentsel dönüşümde çok gerideyiz

Cumhurbaşkanıvekili ve TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Deprem Araştırma Komisyonu Başkanı İdris Güllüce ve beraberindeki komisyon üyesi milletvekillerini kabul etti.

Güllüce, Şahin'in makamında gerçekleşen kabulde, TBMM Genel Kurulu'nda, Anayasa değişikliğine ilişkin görüşmelerin uzaması nedeniyle, raporun tamamlanmasının zaman aldığını söyledi.

Depremin, çok detaylı bir konu olduğunu ifade eden Güllüce, "Biz olabildiğince iyi bir rapor vermeye çalıştık. Bu çalışmanın, kamu kurum ve kuruluşları için bir yol haritası niteliğinde olduğunu söylemek istiyorum" dedi. Güllüce, konuşmasının ardından raporu, TBMM Başkanı Şahin'e sundu.

Şahin ise raporun hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ederek, Türkiye'nin geçmiş yıllarda yaşadığı depremlerdeki insan kaybına dikkati çekti. "Depremden korkmayın, hazırlıksız yakalanmaktan korkun" sözünün artık sloganlaştığını belirten Şahin, şöyle devam etti:

"Japonya, ülkemizden daha sık ve daha şiddetli depremlere muhatap oluyor ama tedbirlerini almışlar. Biz de can ve mal kaybına neden olan depremler orada can kaybına yol açmıyor. Siz bu raporunuzla, ilgili kurum ve kuruluşlara depreme ilişkin yapılacak hazırlıklar anlamında yol gösteriyorsunuz. Türkiye'de, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ve İstanbul Büyükşehir

Belediyesi başta olmak üzere diğer belediyeler, depreme hazırlık çalışmaları yürütüyor. Büyük kentlerde depreme dayanıklı görülmeyen yerleşim yerlerinin yerine yenilerinin yapıldığını biliyorum. Ancak tedbirler açısından arzu edilen noktada olmadığımızı söylemek zorundayım."

Raporun kitap olarak bastırılarak, ilgili kurum ve kuruluşlarla, kütüphanelere verilmesinde yarar gördüğünü belirten Şahin, "Muhalefet partilerinin grup başkanvekilleri, Danışma Kurulu toplantılarında yeni bir araştırma önergesinin gündeme alınmasını istiyorlar. Ben de onlara, 'sizin yerinizde olsam tamamlanmış raporlar var. Bunların görüşülmesine çalışırdım' diyorum. Bu raporun da Genel Kurulda görüşülmesi önemli. Çünkü Genel Kurulun gündemine gelmesi demek, kamuoyunun gündemine gelmesi demektir" diye konuştu.

Şahin'in konuşmasının ardından tekrar söz alan Güllüce, çalışmaların takibi açısından deprem araştırma komisyonunun 2 yılda bir kurulması gerektiğini söyledi.

Kentsel dönüşüme 1999 'hayır, 1 'evet'

Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası (SATSO) Yönetim Kurulu Başkanı Akgün Altuğ  ve yönetim kurulu üyeleri kentsel dönüşüm projesinde gelinen nokta konusunda bilgi almak, esnafla istişarelerde bulunmak üzere, Dörtyol'da Sakarya Büyükşehir Belediyesi'nce açılan ofise ziyarette bulundular.

Sakarya Büyükşehir Belediyesi görevlilerinden bilgi alan Akgün Altuğ, "Görüşmelerimizden çıkan sonuca göre Dörtyol esnafı projeye yenilenme adına sıcak bakıyor ancak, sunulan şartların, maddi tekliflerin olumsuzluğu nedeniyle kararları negatif. 2000 parsel sahibiyle yapılan görüşmenin sonucu sadece 1 olumlu cevap alınmış. Yeni dükkanları için ödemeleri istenen miktarlar, sunulan şartlar nedeniyle esnafın projeyi kabul etmediği ortaya çıkıyor. Kentsel dönüşüm projesi sınırları içinde hak sahibi olan üyelerimizin  kurulan ofislere giderek karar vermeleri, projenin uygulanabilirliğinin bir an önce netleşmesi adına çok önemli. Hak sahibi üyelerimizi ofislere giderek bilgi almaları ve kararlarını bildirmeleri yönünde hareket etmeleri için çağrıda bulunuyorum" dedi.

Yapı denetimi tüm yurda yaygınlaştırılıyor

Yapı denetimi, 1 Ocak 2011 tarihinden itibaren tüm Türkiye'ye yaygınlaştırılacak. Bakanlar Kurulu'nun 13 Temmuz tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan Kararı ile yapı denetimi 62 ilde daha uygulamaya konulacak.

Yapı denetimi, 2001 yılında Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bolu, Bursa, Çanakkale, Denizli, Düzce, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Sakarya, Tekirdağ ve Yalova'da pilot olarak uygulamaya konulmuştu.

Uygulamayla, kamuya ait yapı ve tesisler ile yasada belirtilen ruhsata tabi olmayan yapılar hariç, söz konusu illerde inşa edilecek tüm yapıların yapı denetimine tabi olması zorunlu tutulmuştu.

Bu kapsamda, yapıların Bayındırlık ve İskan Bakanlığından aldığı izin belgesiyle çalışan, tüzel kişiliğe sahip yapı denetim kuruluşlarınca denetime tabi olmaları öngörülmüştü.

Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir, halen 19 ilde uygulanan yapı denetimi sisteminin 2011 başı itibariyle 81 ilde yaygınlaştırılmasıyla ilgili, "Artık Türkiye'de depreme dayanıksız yapı yapılma kavramından tamamen uzaklaşmış olacağız" dedi.

Konuya ilişkin Bakanlar Kurulu kararının yayımlandığını anımsatan Demir, 2001 yılında Adana, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bolu, Bursa, Çanakkale, Denizli, Düzce, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kocaeli, Sakarya, Tekirdağ ve Yalova'da pilot olarak uygulamaya konulan "yapı denetimi" sisteminin, kamuya ait yapı ve tesisler ile yasada belirtilen ruhsata tabi olmayan yapılar hariç, yurt genelinde özel binalarda uygulanacağını anlattı.

Söz konusu 19 il dışında halen 4'lü TUS sistemiyle denetimin yürütüldüğüne işaret eden Demir, inşaat mühendisi, makine mühendisi, elektrik mühendisi ve mimar olmak üzere 4 ana meslekte fenni mesuliyete tabi gerçekleştirilen bu denetimin etkinliğine ilişkin, "4'lü tus sistemiyle yapılan denetimlerle ilgili yürüttüğümüz araştırmalarda halen yapı denetimi konusunda gerekli hedeflere ve performansa ulaşamadığımızı da tespit etmiş bulunuyoruz" dedi.

Yapı denetimi sisteminin 81 ile yaygınlaştırılması ile ilgili kararın 1 Ocak 2011'de yürürlüğe gireceğini,sisteme dahil edilecek yeni illerde yapı denetimi bürolarının oluşturulması için çalışmalara ağırlık verildiğini anlatan Demir, yapı denetimi yönetmeliğinde 1-1,5 ay içinde değişikliğe gideceklerini söyledi. Demir, "Daha verimli, tespit ettiğimiz eksiklikleri de gidererek, başarılı bir şekilde 81 vilayette yapı denetiminin tamamen yaygınlaşmasını temin edecek hazırlıkları tamamlamış olacağız" dedi.

Sıkı denetim geliyor

Yapı denetim sisteminin 1999 Depreminin ardından depreme dayanıklı yapı inşasını temin etmek için hayata geçirildiğini anımsatan Demir, "Söz konusu sistemin, yüzde 100'e varan bir depreme dayanıklılık noktasında yapı yapmada başarıya ulaştığını gördük" dedi.

4'lü tus sisteminin uygulandığı yerler için ise verilere ulaşmada sıkıntı yaşandığını ifade eden Demir, "2011 yılında inşallah tüm ülke sathına bu yapı denetiminin yaygınlaşması halinde, artık Türkiye'de depreme dayanıksız yapı yapılma kavramından artık tamamen uzaklaşmış olacağız" dedi.

Yapı denetiminin uygulandığı illerde "yapı denetimi elemanlarının inşaatlara yeterince gitmediği, iyi denetim yapılmadığı" gibi bir takım şikayetlerin kendilerine ulaştığını ifade eden Demir, şöyle konuştu:

"Bunlar münferit, az da olsa buna benzer tespitler de bizim elimizde var. Bunlarla ilgili tedbirleri zaten aldık, büyük çapta bunların önüne geçtik. Ama yeni geçilen sistemde de yapı denetimi yönetmeliğinde yapacak olduğumuz değişikliklerle bunların tamamen önüne geçiyoruz. Özellikle yapı denetimi bürolarının denetledikleri binalardaki denetim performansını da il

 müdürlüklerimizde oluşturduğumuz kadrolarla biz sıkı bir şekilde denetleyeceğiz. Yani yapı denetimi yapıları denetleyecek, biz de yapı denetim bürolarını kademeli bir denetimle bu denetim faaliyetinin amacına uygun etkili bir şekilde uygulanmasını temin etme noktasında altyapımızı geliştirmiş bulunuyoruz."

Ev alanların içi rahatlayacak

Bakan Demir, vatandaşların gayrimenkul satın alırken dikkat etmesi gereken belgeleri aşamalar halinde şöyle sıraladı:

"Bitmemiş bir inşaatta inşaat ruhsatı ve mülkiyet kayıtlarına dikkat etmesi gerekir. Binanın bitimiyle ilgili kendisine satın almayla ilgili düzenlenecek sözleşmelere dikkat etmesi lazım. Bitmiş bir binada ise yapı kullanma izin kağıdını görmesi yeterli olacaktır. Yapı denetiminin en çok sağlayacağı avantajlardan bir tanesi bu; yapı kullanma izin kağıdı alınmış bir mülkü satın aldığında, artık bilecek ki bu proje ruhsat ve eklerine, teknik şartnamelere uygun yapılmıştır ve binanın uygun yapılmasının dışında diğer alanlarla ilgili hukuki problemi olmadığını gösterir demektir."

Binaların yarısı çürük

Zeytinburnu'nda yıkılması gereken binalar konusunda Bakan Demir, şöyle konuştu:

"Bunlarla ilgili İstanbul'da, Marmara'da belli yerlerde, belli yıkımlar gerçekleştirildi. Büyük çapta kamu yapılarında özellikle, ciddi güçlendirmeler yapıldı. Özel yapılarda güçlendirmeye krediler, teşvikler verildi. Ama hala bu konuda güçlendirilmeyi, dönüşmeyi bekleyen hatta yıkımı bekleyen yapı stokumuz mevcut. Bunlar ayrı bir alan, çok kolay da bir alan değil. Özellikle bununla ilgili yapı sahiplerinin, yerel yönetimlerin, bizim sorumluluklarımız var. Bu

çalışmalar da bir taraftan devam ediyor. Özellikle 2002 yılından önce yapılan veya 1999 depreminden önce yapılan yapı stokumuzun yüzde 50'sine yakınında bu anlamda ciddi anlamda sorunlar var. Bunun tamamı yıkılacak bina yapı stoku anlamında ifade etmek istemiyorum ama bu konuda tüm yapı stokumuzla ilgili elimizdeki tespitler de tamamı şu anda mevcut değil. Bu konuda yerel yönetimler de çalışmalarını yürütüyor, bizim de çalışmalarımız var, devam ediyor. Depreme dayanıksız yapı yapma kavramını şimdi tamamen ortadan kaldırmış oluyoruz. Geçmişteki yapı stokumuzla ilgili de çalışmayı devam ettirerek, yakın bir gelecekte inşallah ciddi gelişmelere katkı sağlamaya çalışacağız."

TOKİ kentsel dönüşüm yıkımlarına başladı

Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) tarafından sürdürülen kentsel dönüşüm projeleri kapsamında İzmir, Trabzon ve Uşak'ta yıkımlara başlandı. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Kadifekale'de, Trabzon Zağnos Vadisi 2. Etap'ta ve Uşak Tabakhane bölgesinde yıkımlara başlandı.

TOKİ'den yapılan yazılı açıklamada, kentsel dönüşüm projeleri için belediyeler, valilikler ve kaymakamlıklarla işbirliğine giden TOKİ'nin kullanım ömrünü tamamlamış, imar planı bulunmayan, alt ve üst yapısı olmayan gecekondu ve sanayi bölgelerini yıkarak yerine yeni yaşam alanları oluşturmaya devam ettiği kaydedildi. TOKİ tarafından sürdürülen Kentsel Dönüşüm Projeleri kapsamında İzmir, Trabzon ve Uşak'ta kapsamlı yıkımlar yapıldığı belirtilen açıklamada, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Kadifekale'de, Trabzon Zağnos Vadisi 2. Etap'ta, Uşak Tabakhane bölgesinde yıkımların başladığı açıklandı.

Açıklamada, gelecek 5 yıllık dönemde tüm büyükşehirlerde kentsel dönüşüm projesi başlatmayı hedefleyen TOKİ'nin yenileme projesi başlatılmayan tüm il merkezlerinde de birer adet kapsamlı dönüşüm projesini hayata geçireceği belirtildi.

195 yerde dönüşüm yapılıyor

 TOKİ tarafından şimdiye kadar, belediyeler, valilikler ve kaymakamlıklarla işbirliği içerisinde 125 belediye ile 170 bin 794 konutluk 195 dönüşüm projesi başlatıldığı bilgisi verilen açıklamada şöyle denildi:

"105 projede 53 bin 600 konut ihalesi yapılmış ve bunlardan 50 bin 708 adet konutun ihalesi tamamlanarak inşaat süreci başlatıldı. Dönüşüm konutlarımızın bir kısmının inşaatları sürerken, Erzincan, Denizli, İstanbul, İzmir, Samsun, Kocaeli, Ankara, Erzurum, Karabük, Gaziantep, Bayburt  ve Kars gibi bazı bölgeler de hak sahiplerine konut teslim işlemleri sonuçlandırıldı. Bu çerçevede 30 bin 745 adet konut tamamlanarak hak sahiplerine teslim edildi."

  • Etiketler:

Yorum Yaz