maritbet girişmaritbet
İstanbul şantiyeye döndü, şantiyeler kampüse!

İstanbul şantiyeye döndü, şantiyeler kampüse!

Konut sektöründeki gelişim ve kentsel dönüşüm İstanbul'u şantiye kentine çevirdi. Emlaktasondakika İstanbul'un hiç görünmeyen bu yüzünü araştırdı.

ESD ÖZEL - Taşı  toprağı altın derlerdi bir zamanlar İstanbul için. Oysa şimdilerde dere, tepe heryeri hatta denizleri bile şantiye oldu demek gerekiyor İstanbul'u anlatmak için. Bu dev metropolde evinin penceresinden en az bir kule  vinç görmeden  uykuya dalabilen kimse yok gibi. Hafriyat kamyonlarının güçlü motorlarının homurdanarak sarsmadığı bir tek sokak bile kalmadı koca kentte. Bu kadar iş makinesi, bu kadar işgücü göçü İstanbul'u sadece görsel olarak değil, sosyal olarak ta değişime zorluyor. Bu değişimin en büyüğü de devasa şantiyelerde yaşandı. Birbiri ardına gelen talihsiz iş kazaları bütün işyerlerini olduğu gibi şantiyeleri de köklü bir değişime zorladı. Günümüz şantiyeleri tozunu çamurunu saymazsak artık bir kampüs gibi yönetiliyor. 

Neden kampüs?

Kampüs hepimizin  bildiği gibi aslında üniversite yerleşkeleri için  kullanılan bir kelime. Fakat şantiyelerde de artık sürekli eğitim, sağlık kontrolü, barınma, sosyal aktiviteler, ucuz alışveriş  imkanları olduğundan bahsedersek kampüs kelimesini neden tercih ettiğimizi daha iyi anlarsınız. Bu izlenimleri nasıl edindiğimizi merak edenlere hemen söyleyelim. Kiptaş Vaditepe inşaatını ziyaretimizde. Bu devasa projede tam 8 üstlenici firma çalışıyor. Projenin farklı bölümlerini üstlenmiş her biri. Birbirileriye yarışır gibi çalışıyorlar. Haberimizde kullandığımız fotoğraflar ve bilgilerin kaynağı ise bu 8 firmadan birisi olan ve Kiptaş'ın Göl Evleri Projesinin yapımını da üstlenen Binres İnşaat. Projedeki en yüksek binaların inşaatını üstlenen Binres işçilerinin 552 daireyi zamanında bitirmek için zaman zaman vardiyeli çalıştıkları bile oluyor. 

Bir daire için 150 usta 23.000 parçayı birleştiriyor

İnşaat her zaman Türkiye'deki gelişimin öncüsü durumda. İngiltere'de yapılan bir araştırmaya göre ortalama yeni bir evin inşaatında 150 farklı meslek kolunu ilgilendiren tam 23.000 parça bulunmaktadır. Hiçbir ekonomik faaliyetin bu kadar çok doğrudan ya da dolaylı etki doğurma gücü olmadığı dikkate alındığında sektörün lokomotif gücünün, gelişmekte olan ülkeler için vazgeçilemez değeri daha açık olarak ortaya çıkmaktadır.

Sektörün büyüklüğünü anlamak için 2013 yılında kayıtlı istihdamın 1 milyon 713 bin kişiye  ulaştığını söylersek tablo daha net ortaya çıkar. İşte böylesi dev bir sektörün isimsiz kahramanları için aşağıda sayacağımız iyileştirmelerin  yetmeyeceği muhakkak ama 5 yıl öncesiyle kıyaslandığında ne kadar yol katedildiği daha iyi anlaşılıyor. Şimdi gelelim bütün bu işleri yapan isimsiz kahramanların nasıl yaşadığına.

Bekar odaları mazide kaldı

Eskiden ekmek parası uğruna gurbete çıkanlar inşaatlarda çalışabilecekleri bir iş bulduklarında kentin varoşlarındaki bekar odalarında kalırlardı. Yıkılmaya yüz tutan eski binaların köhne odalarında yerlere serilen yataklarda, neredeyse 10'ar kişilik gruplar halinde üst üste yaşarlardı. Bir piknik tüpü üzerindeki tek tencere ve çaydanlıkta onların mutfağı olurdu. Aynı bina içinde temizlik ihtiyaçlarını gidermek ise neredeyse imkansız gibiydi.

Günümüz şantiyelerinde ise karşımıza çok farklı bir görüntü çıkıyor. Gelişen konteynır sistemleri ile yüzlerce işçiyi barındırabilecek devasa yaşam alanları  sadece bir günde kurulabiliyor. Her bir konteynırda 4 ila  6 işçi barınıyor. Ranza sistemli yatakların yanında konteynır içinde küçük bir oturma alanı da düzenlenebiliyor. Burada kalan işçiler çalışmaya gittiklerinde odalarını  kilitleyip eşyalarını güven altına alabiliyor. 

24 saat sıcak su

İşçi sayısına göre bu konteynırlardan bazıları duş yeri olarak düzenleniyor. Aynı anda 4 kişinin duş alabildiği  bu kabinlerde 24 saat sürekli sıcak su akıyor. Bunun yanında işçilerin kişisel bakım ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir berber de sürekle açık oluyor. 

Gurbette hasretlik zor

Gurbete çıkan işçilerin en büyük  sıkıntıları ailelerine  duydukları özlem oluyordu. Bunu gidermek için neredeyse her  şantiyeye bir internet kafe kuruluyor. İşçiler bu cafelerde yakınlarıyla haberleşme hatta evlerinde  varsa  görüntülü görüşmeler bile yapabiliyorlar. Bunun yanında işçilerin büyük bölümünün cebinde akıllı telefonlar bulunuyor. Şantiyelerdeki wifi hizmeti sayesinde her an sevdikleriyle bağlantıda olabiliyorlar. 
İşçilerin hoşça vakit geçirebilmesi için farklı aktiviteler hazırlayanlar da var. Bizim ziyaret ettiğimiz şantiyenin kafesinde bilgisayar oyunları için playstation konulmuştu. Arkadaşları kafede televizyon izlerken bilgisayar oyunlarına tutkun olan işçiler de playstation da diledikleri oyunları oynayabiliyor. 

Yemek+SGK!

Eskilerin en büyük özlemi yemek ve yol parası ödenen sigortalı bir iş bulabilmekti. Gazete ilanlarında da hep bu üçlünün yanyana yer aldığı  ilanlar kollanırdı. Şimdi bir iş bulduğunuzda bunlara otomatikman sahip oluyorsunuz zaten. Şantiyede kaldıkları için ulaşım dertleri olmuyor. Bunun  yanında şantiye alanlarında kurulan prefabrik yemekhanelerde her gün 3 öğün yemek yiyebiliyorlar. Yoğun denetimler sonrasında şantiyelerde sigortasız işçi çalıştırmak zaten imkansız hale getirilmiş. Bırakın çalışanları, sigortasız olanların şantiyeye ziyaretçi olarak girmelerine  bile izin verilmiyor. 

Sağlık kontrolleri bile şantiyede yapılıyor.

İstanbul şantiyeler kentine dönüşünce inşaat işçileri de kiymete  bindi. Şirketler işçilerin gönlünü hoş tutup verim alabilmek için her türlü konforu sunmaya başladı. İşçilerinin sağlığını sürekli kontrol altında tutmaları bir yana bunu da  şantiye alanında yapmaya başladılar. Periyodik sağlık kontrolleri için  revirler sürekli hizmette. Bunun dışında işe yeni başlayacaklardan istenen sağlık raporu bile şantiyede çıkarılıyor. Bunun için özel olarak hazırlanmış sağlık minibüsleri belirli günlerde şantiyeleri ziyaret ediyor. İşçiler de bu minibüslerde doktorların sağlık kontrolünden geçip akciğer filmi çektiriyor, işitme testi yaptırıyor. Bu sayede hastane kapılarında sıra beklemekten kurtuluyorlar

Sağlık kontrolü yapılan günlerin dışında da sürekli açık bir revirleri ve sağlık görevlileri var. Büyük ölçekli inşaatlarda oluşturulan istasyonlarda da özel ambulanslar 24 saat nöbet tutuyor.

İşçilerin ihtiyaçlarını daha kolay karşılayabilmeleri  için şantiye alanında farklı noktalarda kantin ve marketler oluşturulmuş. Burada herşeyin dışarıya göre daha  ucuz olması sağlanmış. Böylece çalışanlar bütün ihtiyaçlarını  şantiye alanından karşılayabilir hale gelmişler. 

Eğitim şart

İşçilerin  şantiyede iken ev özlemi çekmemesi, daha  insancıl bir  ortamda yaşaması için bunlar sevindirici gelişmeler. Ama yetmiyor. Şantiyelerdeki asıl sıkıntı yaşam şartlarında çok işçilerin hayatta  kalabilmesini  sağlamak. Geçtiğimiz yıl iş kazalarında 1886 işçi hayatını kaybettiği ve bunun 423'ünün inşaat sektöründeki  iş kazalarından kaynaklandığı hatırlarsa, şantiyelerdeki işgüvenliği eğitiminin önemi ortaya çıkıyor. 

Bu yüzden artık şantiyelere baretsiz  hiçkimse sokulmuyor. İşçilerin can güvenlikleri için nelere dikkat etmeleri gerektiğini anlatmak için çalışma takvimi boyunca sürekli güvenlik eğitimi veriliyor. Bu eğitimlerle iş kazaları önlenmeye çalışılıyor. İşte tam da bu alanda karşılıklı suçlamalar geliyor. Her iş kazasından sonra işçiler işvereni suçluyor. Kazaların sık tekrarlandığı  şantiyelerde bu suçlamalar haklı  nedenlere dayanıyor olabilir. Kurallara riayet eden çiddi işletmeler ise bunun tam tersini iddia ediyor. Onlara göre kimi gönüllü kimi de denetimler yüzünden şantiyelerinde her türlü önlemi almış durumda. Ama işçiler bu önlemlerin kendilerine yüklediği en basit sorumlulukları bile yerine getirmeye üşeniyor. İşte şimdi el birliğiyle ve eğitimlerle aşmaya çalıştıkları en büyük sıkıntı da bu.  

Emlaktasondakika.com

Yorum Yaz