maritbet girişmaritbet
Türk firmaları Çin pazarından yeterli payı alamıyor! Çin dosyası!

Türk firmaları Çin pazarından yeterli payı alamıyor! Çin dosyası!

Nüfusu 1,3 milyarı geçen, dünya ekonomisine süratle engetre olan ve hızla zenginleşen Çin’de her yıl 2 milyar metrekare inşaat yükseliyor. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun (DEİK) hazırladığı rapora göre ise Türk iş çevreleri, henüz Çin pazarının sunduğu imkanlardan yararlanamıyor

 

 

 Nüfusu 1,3 milyarı geçen, dünya ekonomisine süratle engetre olan ve hızla zenginleşen Çin, mal ve hizmet satan her şirketin rüyalarını süslüyor. İnşaat malzemesi üreticileri için de Çin bir cennet olsa gerek, çünkü Çin'de her yıl 2 milyar metrekare inşaat yükseliyor. Dünya inşaat sektörünün yıllık üretiminin 4 milyar metrekare olduğu tahmin ediliyor. Demek ki bunun yarısı tek bir ülkede, Çin'de inşa ediliyor. Bu inşaatın yüzde 57'si konut; altyapı yatırımlarının payı ise sadece yüzde 27. Çin hükümeti spekülasyonu önlemek ve altyapı eksiğini kapatmak için bu eğilimi tersine çevirmeye hazırlanıyor. Önümüzdeki 2 yılda devletin inşaat yatırımları için ayırdığı 585 milyar doların yüzde 85'i altyapı için harcanacak.

Çin inşaat sektörünün büyüklüğü ve hızı baş döndürücü olabilir ama uzmanlar Çin kentlerinin yayılmasından endişe ediyor. Çin Sosyal Bilimler Akademisi'nin 2009 tarihli bir raporuna göre, 2001-2007 yılları arasında Çin kentlerinde nüfus yüzde 30 artarken, kentlerin yüzölçümü yüzde 70 arttı. Bu ‘anormalliğin' sebebinin emlak spekülasyonu ve fiyatlardaki aşırı yükselme olduğu söyleniyor.

 DEİK tarafından hazırlanan rapora göre, Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerde son dönemlerde gündeme gelen başlıca konuları, Çin'in giderek büyüyen ihracat potansiyeli sayesinde başta tekstil olmak üzere belirli sektörlerde dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye'de de iç pazarları tehdit etmesi ve Türkiye'nin dış ticaret açığının büyümesi oluşturuyor.

Bununla birlikte iki ülke arasında karşılıklı doğrudan yatırımlar da kısıtlı seviyelerde kalmışsa da son dönemlerde bu alanda bir hareketlenme gözleniyor. Çin, sadece iç pazarları ve yerel sanayileri “tehdit” eden bir unsur olarak değil, başta ucuz işgücü maliyeti olmak üzere sunduğu avantajlarla yatırımcılar için önemli imkanlar sunan bir “fırsat” olarak görülmeye başlanmışsa da Türkiye'nin bu ülkeyle olan ticari ve ekonomik ilişkileri henüz mevcut potansiyeli yansıtmaktan uzak görünüyor.

İki ülke arasında karşılıklı doğrudan yatırımlar kısıtlı seviyede bulunuyor. Çin'e komşu olan Orta Asya bölgesinde çeşitli sektörlerde büyük yatırım projelerine imza atmış ve bu bölge ile birlikte Rusya, Ukrayna ve Kafkaslar'ı da içine alan Avrasya coğrafyasında Sovyetler Birliği'nin yıkılmasından bu yana yaklaşık 10 milyar dolarlık yatırım yapmış olan Türk iş çevreleri, henüz Çin pazarının sunduğu imkanlardan yararlanmış değil.

Türk firmalarının Çin'de kord bezi, çelik, değerli madenler, plastik, inşaat, gıda ve tekstil alanında az sayıda girişimi bulunurken, bu yatırımların reel değeri yaklaşık 150 milyon dolar civarında. Bununla birlikte elektronik, gıda ve tekstil sektörlerinde de pek çok Türk firması üretimlerinin bir bölümünü Çin'de gerçekleştiriyor. Ayrıca, T.C. Pekin Büyükelçiliği kayıtlarına göre ülkede 67 Türk firmasının ofisi veya temsilciliği bulunuyor.

Çin'de faal olan başlıca Türk firmaları

Aşağıdaki listede yer alan firmaların yanı sıra Anadolu Grubu'nun bira, Vestel'in elektronik eşya, Aksa Akrilik'in kimyasal ürünler, Kibar Holding'in demir çelik, Koç Grubu'nun Beko ve Arçelik ile beyaz eşya üretimi, Akman Holding'in Ersu ile meyve suyu üretimi, Fabeks'in ipek ve kaşmir üretimi, Çilek Mobilya'nın perakende mobilyacılık, Universal Hastaneleri Grubu'nun tıp ve Yeşim Tekstil'in tekstil ürünleri ve konfeksiyon alanında yatırım planları bulunuyor.

Çimtaş 2003'ten beri üretim yapıyor

1973 yılında ENKA bünyesinde kurulan Çimtaş, mühendislik, teknolojik çelik imalat ve elektromekanik montaj alanlarında faaliyet gösteriyor. Şu anda bünyesinde ikisi yurtdışında ikisi Türkiye'de olmak üzere 4 üretim merkezi bulunuyor. Firma, Temmuz 2002'de Şanghay'ın güneyinde yer alan liman kenti Ningbo'da %100 Türk sermayeli olarak "Çimtaş Ningbo" firmasını kurdu. Aralık 2002 sonunda üretime geçen fabrika, Ocak 2003'te ihracata başladı.

Demirdöküm fabrikayı Çin'e taşıdı

Mayıs ayı içinde Koç Holding bünyesindeki Demirdöküm firması, radyatör üretiminde dilimli radyatörlerin yerini panel radyatörlerin almasıyla atıl durumda kalan üretim makinelerini dilimli radyatörle benzer bir üretim süreci olan yağlı radyatör üretimine yönlendirdi. Çinli Chung Mei Industries firmasıyla yapılan ortaklıkla “Demirdöküm - Chung Mei Industries Limited” adlı bir firma kurulmuş ve Demirdöküm'ün Bozüyük'teki çelik radyatör tesisleri iki ay içinde 44 konteyner ile Çin'in Dongguan Eyaleti'ne taşındı.

Çinli ortakla yapılan anlaşmaya göre kalıp makineler ve üretim deneyimi Demirdöküm, işgücü, satın alma ve muhasebe gibi hizmetler de Çinli ortak tarafından sağlandı. 7 Ocak 2004 tarihinde faaliyete geçen fabrika yılda 300 bin adet yağlı radyatör üretiyor. Pazar şartlarına göre bu oranın 2.3 milyona çıkartılması planlanıyor. (28 Mayıs 2007 itibarı ile Demirdokum A.Ş.'nin Alman Vaillant Grubu'na satıldığı açıklanmıştır.)

Şişecam pazara 1998'de girdi

Şişecam, 1988 yılında Hong Kong'da satış yaparak girdiği Çin pazarında 2003 yılında Şanghay Serbest Bölgesi'nde “Şişecam Shanghai Trading Company” adı altında yatırım yaptı. Guanzhou'da da bir ofisi olan firma, 2000 yılında 2.65 milyon dolar olan Çin'e krom kimyasalları ihracatını, 2004 yılında 9.2 milyon dolara çıkarttı.

Garanti Bankasışube açtı

Garanti Bankası, 18 Mayıs 1999 tarihinde Şanghay kentinde bir temsilcilik açtı. Henüz bankacılık hizmetleri vermeyen bu ofis, gelişmeleri yakından takip ederek, Türkiye ile Çin arasında ekonomik ve ticari ilişkilerde daha etkin olmayı; Çin'in ekonomi, ticaret, finans ve bankacılık alanlarındaki hukuki altyapısını tanıyarak Çin bankaları ile ilişkileri geliştirmeyi hedefliyor. Garanti Bankası'nın 15 Çin bankası ile muhabirlik ilişkisi bulunuyor.

İş Bankası 2006'da faaliyete başladı

İş Bankası Şanghay Temsilciliği 25 Nisan 2006 tarihinden itibaren Çin Halk Cumhuriyeti'nin Şanghay kentinde faaliyete başladı. Temsilciliğin temel faaliyetleri arasında şunlar bulunuyor:

Son zamanlarda dünyanın en hızlı gelişen ve büyüyen ekonomilerinden biri olan Çin Halk Cumhuriyeti ekonomisinin piyasa örgütlenmesi içerisinde yer alan firma, kurum ve kuruluşlara İş Bankası'nın tanıtılması ve temsil edilmesi, Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti ve diğer ülkeler arasında ticaret yapan yerli ve yabancı firmalarla bağlantı kurularak, söz konusu ticaret işlemlerinin İş Bankası'na yönlendirilip bankanın Çin Halk Cumhuriyeti bağlantılı dış ticaret işlemlerinden aldığı payın artırılmasının sağlanması, Çin Halk Cumhuriyeti ile ticaret ilişkisi bulunan/kurmak isteyen ve/veya bu ülkede yatırım yapmayı düşünen Türk firmalarının yanı sıra, Türkiye'ye yönelik girişimlerde bulunmak isteyen Çin Halk Cumhuriyeti firmalarına danışmanlık hizmeti verilmesi yer almak.

Fiba Group ve Türkmall Star Mall'ı yapıyor

Fiba Group ve Türkmall ortaklığındaki Star Mall, Nisan 2008'de 200 milyon dolarlık bir yatırımla, Shenyang kentinde inşaatı başlayan bir alışveriş merkezi projesiyle Çin pazarına girdi. 2010 yılında tamamlanması planlanan ve içerisinde beş yıldızlı otel, buz pateni pisti, sinema, gece kulübü, SPA odaları ve Türk hamamı bulunduracak olan merkezin Türk perakendecilerini Çin'e getireceği ve söz konusu firmalara yeni açılımlar sağlayacağı düşünülüyor.

Eroğlu Grubu Shanghai'da faaliyet gösteriyor

Türkiye'de inşaat sektöründe de iddialı olan Eroğlu Grubu'nun Colin's markasının Çin Ofisi, 2005 Şubat ayından bu yana, toplam 22 çalışanı ile Shanghai'da faaliyet gösteriyor. Grubun, Çin genelinde bağlantılı olduğu toplam 57 fabrika bulunuyor. Ancak sezon ürünlerine ve değişen trendlere bağlı olarak; 40 civarında fabrika ile bağlantılı koleksiyon, ürün geliştirilirken, üretim gerçekleştiriliyor.

Yatırımlarda siyasi ilişkiler önemli

Çin Halk Cumhuriyeti giderek daha güçlü bir küresel yatırımcı konumuna geliyor. Çin'in yaklaşık 40 milyar dolarlık yurtdışı doğrudan yatırım stoku olduğu göz önüne alındığında Türkiye'deki Çin sermayesinin yetersiz olduğu görülüyor.

Ülkesine büyük bir miktarda yabancı sermaye çeken ve ayrıca büyük bir sermaye ihraç potansiyeli bulunan Çin ile ortak yatırımlar şeklinde işbirliğine gidilmesinin faydalı olacağı düşünülüyor. Bu çerçevede, özellikle tekstil ve konfeksiyon ürünleri, elektrikli ev aletleri ve elektronik ürünler, makine aksam ve parçalarında Türk serbest bölgelerinde ve Çin'de ortak yatırımlar şeklinde işbirliği yapılabileceği belirtiliyor.

Elbette Çin'in yurtdışı yatırımları da ülke yönetiminin siyasi güdümüyle hareket ediyor. Dolayısıyla Türkiye ve Çin arasındaki siyasi zemin bu tabloda önemli rol oynuyor.

Türkiye, Çin Halk Cumhuriyeti'ni 5 Ağustos 1971 tarihinde resmen tanırken, “Tek Çin” politikası izledi. 1980'li yıllarda karşılıklı resmi ziyaretlerle yakınlaşan İki ülke arasında siyasi düzeyde ciddi bir sorun bulunmuyor. Türkiye, Çin Halk Cumhuriyeti'ni zengin tarihi ve kültürel mirası, dünyadaki önemli konumu, ekonomik gücü ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyelerinden biri olması dolayısıyla önemli bir ortak olarak değerlendiriyor. Çin tarafı zaman zaman Doğu Türkistan'ı, Türk tarafı da Çin'in Kıbrıs ve PKK konularındaki tutumunu eleştirse de bunlar bir kriz halini almıyor. Çin'in Pekin, Şanghay, Tianjin, Xian, Rizhao, Anshan, Nanjing, Bangfu, Zhenjiang ve Panjin şehirleri Türkiye'nin Ankara, İstanbul, İzmir, Konya, Trabzon, Bursa, Mersin, İzmit ve Yalova şehirleri ile dost şehirler ilan edildi.

Dış ticaretteki durum dengesiz

Türkiye'den Çin'e yapılan ihracatın hacmi kadar yapısı da arzu edilen görüntüyü sergilemekten bir hayli uzak. Dış ticaretteki dengesiz durum iki tarafın ekonomik yapılarındaki farklılığına ek olarak Türk firmalarının Çin pazarı hakkında yeterli bilgiye sahip olmamaları, Türkiye ile benzer ihraç ürünlerine sahip ülkelerin Çin pazarında daha aktif ve sürekli bir varlık göstermeleri, Çin tarafından uygulanan tarife dışı ve teknik engeller, coğrafi uzaklık, lojistik ve taşımacılık sorunları, muhabir banka sıkıntıları, güvensizlik gibi çeşitli nedenlere dayanıyor. Buna karşın Çin'in 2001 yılı sonunda Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ) üyeliği önemli bir gelişme. Çin, DTÖ yükümlülükleri çerçevesinde pekçok sektörde pazarlarını kademeli olarak açmayı sürdürüyor.

 

Yıllara Göre Türkiye-Çin Halk Cumhuriyeti Ticareti (‘000 Dolar)

 

 

Yıllar

İhracat

Değişim (%)

İthalat

Değişim

(%)

Hacim

Denge

1999

36.649

-4,7

894.813

5,8

931.462

-858.164

2000

96.010

162,0

1.344.731

50,3

1.440.741

-1.248.721

2001

199.373

107,7

925.620

-31,2

1.124.993

-726.247

2002

268.229

34,5

1.368.317

47,8

1.636.546

-1.100.088

2003

504.626

88,1

2.610.298

90,8

3.114.924

-2.105.672

2004

391.585

-22,4

4.476.077

71,5

4.867.662

-4.084.492

2005

549.764

40,4

6.885.400

53,8

7.435.164

-6.335.636

2006

693.038

26,1

9.669.110

40,4

10.362.148

-8.976.072

2007

1.039.523

50,0

13.234.092

36,9

14.273.615

-12.194.569

2008

1.437.204

38,3

15.658.210

18,3

17.117.414

-14.221.006

2009

1.599.140

11,3

12.655.075

-19,2

14.254.215

-11.076.935

2009/3

196.540

-

2.494.845

-

2.691.385

-2.298.305

2010/3

455.706

131,8

3.635.943

45,7

4.092.649

-3.181.237

 

Kaynak: DTM

Ticari ve ekonomik ilişkilerde karşılaşılan başlıca sorunlar

İki ülke arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerde karşılaşılan sorunları Türk firmaları açısından ele alırken, halihazırda Çin'de yatırımları olan veya bu ülkeyle ticaret yapan firmaların sorunları kadar, henüz bu ülkeyle iş yapmayan firmaların da Çin pazarına girmelerini engelleyen sebepleri incelemek ve bu çerçevede Çin'in Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) üyeliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini ne derecede yerine getirdiğini ele almak faydalı olacak.

Vize

İki ülke arasında mevcut en önemli sıkıntı Türk firmalarının 15 Haziran 2008 tarihinden bu yana Çin vizesi almasında yaşadığı zorluklar. Olimpiyatların bitişinin ardından hafiflemesi beklenen bu sorun bu ülkede iş yapan Türk firmalarının vize ve çalışma izni alması aşamasında hala devam ediyor.

Fikri mülkiyet hakları

Fikri mülkiyet hakları ihlalleri ve taklitçilik, Çin'de büyük oranlarda devam ediyor. Yabancı firmaların ürünleri piyasaya, gerçeklerinden çok daha ucuz fiyatlarda sürülerek olumsuz bir durum yaratılıyor. Çin hükümeti bu konuyla ilgili olarak mevzuat açısından gerekli önlemleri alırken, son olarak 22 Aralık 2004 tarihinden çıkartılan kanunla fikri mülkiyet haklarını yasal koruma altına aldı. Ancak, bu yasaların uygulamada çok fazla etkili olmadığı ve taklitçiliğin devam ettiği gözleniyor. Taklit ürünlerin 2006 yılı içinde ABD, Avrupa ve Japon firmalarını toplam 100 milyar dolarlık zarara uğratmış olduğu hesaplanıyor.

Bununla birlikte bazı Çinli girişimciler, henüz ülkelerinde tescil edilmemiş olan uluslararası markaların haklarını satın alırken, bu şekilde kendilerine bir avantaj sağlıyor.

Fikri mülkiyet ihlalleri ve taklit ürünlerle ilgili olarak ülkedeki yabancı firmalar bir araya gelerek “Kalite Markaları Koruma Komitesi”ni kurarak, kanunların daha etkin uygulanması için hükümet nezdinde lobi faaliyetlerine başladı. Halen 130 civarında üyesi olan bu komitenin Türk üyesi bulunmuyor.

Mevzuat ve bürokrasi

Bu alandaki en büyük sıkıntıları, mevzuatın yeterince şeffaf olmaması ve yerel olarak uygulamalarda farklılıklar oluşturuyor. Ekonomik faaliyetleri düzenleyen yasa ve düzenlemelerdeki değişiklikler firmalara zamanında ve etkin bir biçimde duyurulmazken, yasa taslakları açıklandığı zaman çoğunlukla firmaların hiç haberleri olmuyor ya da çok kısa bir süre verildiği için geri bildirimde bulunma şansları kalmıyor. Bu alanda 2004 yılından sonra özellikle Ticaret Bakanlığı (MOFCOM) önemli iyileştirmeler gerçekleştirildi. Ancak diğer kamu kuruluşları henüz yeterli şeffaflık sağlayamazken, prosedürler birçok alanda devam ediyor.

Diğer önemli konu da, yasaların uygulanmasında merkezi ve yerel yönetimler arasında farklılık olabilmesi. Bu durum, genel anlamda belirsizliğe yol açsa da kimi zaman yabancı yatırımcılar için avantajlar da sağlayabiliyor. Yerel yönetimler, kendi bölgelerine daha fazla yabancı sermaye çekebilmek için firmalara merkezi yönetim tarafından tanınan teşviklerin üzerinde imkanlar sunarken, aynı zamanda yerel sanayileri de koruyor.

Bu gibi durumlarda zaman zaman merkezi yönetimin yerel yönetimlere sert uyarıları söz konusu olsa da, Çin'in DTÖ yükümlülükleri ve Pekin'in bu doğrultudaki girişimleri ile yerel ekonomik çıkarların arasındaki yapısal asimetri yüzünden yabancı yatırımcılar büyük ölçüde yerel uygulamalar çerçevesinde faaliyetlerini sürdürüyor. Bu durum teşviklerde olduğu kadar gümrük uygulamaları açısından da geçerli.

İç pazara giriş hakkı

1 Temmuz 2004 itibariyle yürürlüğe giren yeni Dış Ticaret Kanunu ile bu alanda önemli bir liberalleşme sağlanırken, tüm firmalara, ilgili kurumda kayıtlarını yaptırmaları şartıyla, dış ticaret yapabilme hakkı tanındı ve yabancı firmalara da bu imkan sağlandı. Bu kanundan önce yabancı firmalar sadece belirli serbest bölgeler dahilinde ticaret yapabilirken, dış ticaret ilgili kamu kuruluşların tekelindeydi. Bu olumlu bir gelişme olsa da Çin'de faaliyet gösteren birçok yabancı firma kayıt konusunda sıkıntı yaşadığını bildiriyor.

Ayrıca yeni kanun, MOFCOM'a belirli sektörlerde ticaret faaliyetlerini kısıtlama, gerekli görülen durumda tedbirler uygulama ve teknoloji ihracatı ve ithalatını sınırlama yetkilerini de veriyor.

Bununla birlikte yabancı firmalara kendi dağıtım ağlarını kurma, perakende ve toptan satış yapma hakkı da 2004 itibarı ile verildi. Ancak uygulamada aynı sıkıntılar bu alanda da söz konusu. Bu konuyla ilgili başvurular önce yerel yönetim, sonra Pekin'deki MOFCOM tarafından onaylanmak zorunda.

Standartlar

DTÖ üyeliği çerçevesinde ticareti engelleyici unsurları kaldırmakla yükümlü olan Çin, bazı alanlarda halen standartları ve asgari teknik özellikleri ithalatı engelleyici bir unsur olarak uygularken, kalite onay işlemleri uzun sürmekte ve yeterince şeffaf yürütülmüyor. Standartlar ulusal düzeyde aynı olmayıp, eyaletler bazında farklılar gösterebiliyor. Halen Çin'in Standardizasyon Kurumu, ülkedeki 20 bin ulusal standardı (yüzde 40'ı eski ya da DTÖ ile uyumsuz) elden geçirirken, yeni standart onaylamıyor.

Ticari bankacılık işlemleri

Çin'de dış ticaret-finans bağlantısının büyük bir bölümü Bank of China tarafından kontrol edilmekle birlikte son dönemde People's Construction Bank of China,  Industrial and Commercial Bank of China, Agricultural Bank of China ve CITIC Industrial Bank gibi bankalar da giderek artan oranda akreditif düzenliyor. DTÖ üyeliğinden sonra Çin'de faaliyet gösteren yabancı bankaların şubeleri de akreditif düzenleyebiliyor.

Türk firmaları tarafından dile getirilen en önemli sorunu Çin bankalarının teyitli akreditif açmaması, Çin veya diğer ülke bankalarınca açılan akreditiflere teyit eklememesi veya dünya bankalarının Çin bankaları tarafından açılan akreditiflere teyit eklemesini engellemesi oluşturuyor. Ayrıca dış ticaret ödemelerine ilişkin kuralların yeterince oturmamış olması sıkıntı yaratıyor.

Bu sorunların DTÖ üyeliğinin ardından zaman içinde çözülmesi beklenmekle birlikte uzun süreli ticari ilişki kurulmadan ve firmalar arası güven ortamı oluşmadan herhangi bir firmanın bu ülke firmaları ile teyitli akreditif olmadan alım-satım ilişkisine girmesi riskli kabul ediliyor. Zira pazar koşullarındaki değişiklikler söz konusu olduğunda Çinli firmaların üzerinde anlaşılmış alım-satım koşulları üzerinde değişiklikler yapmak istemesi, Türk firmalarını, ürünlerini gümrüklerden çekmeyecekleri baskısı ile yeni koşullar üzerinde anlaşmaya zorlamaları zaman zaman karşılaşılan durumlar arasında bulunuyor.

Türk ve Çin bankacılık sektörleri arasında gelişmiş bir muhabir banka ilişkisinin azlığı da bir sıkıntı kaynağıdır. Uluslararası bankacılık uygulamalarına göre çok daha kısa sürelerde çözülebilecek bazı sorunların giderilmesi bu nedenle uzamakta, firmalar için zaman ve maddi kayıplara neden oluyor.

Türk müteahhitlerine potansiyel var

Türkiye'nin Çin'e olan ihracatının miktar olarak artırılması ve ürün bazında çeşitlendirilmesi amacıyla Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın 2005 yılında başlattığı “Asya-Pasifik Stratejisi” çerçevesinde çalışmalar sürdürülürken, bu bağlamda “Çin Pazar Araştırmaları” programı yürütülüyor. Çin'de inşaat malzemeleri, otomotiv yan sanayi, demir-çelik ve diğer maden ve metal, kimyasallar, işlenmiş gıda ürünleri, hazır giyim ve tekstil makineleri ile müteahhitlik sektörünün ülkemiz ihracatı açısından potansiyel arz ettiği tespit edildi.

Çin, ekonomik gelişmesini uzun vadede sürdürülebilir kılmak ve bilimsel ve teknolojik bir temele oturtmak amacıyla dünyada Ar-Ge projelerine en çok bütçe ayıran ikinci ülke konumuna geldi. Dolayısıyla Türk firmalarının bu teknoloji birikiminden faydalanmak üzere girişimlerde bulunmaları bekleniyor.

2008 yılında Çin'in başkenti Pekin'de düzenlenen Olimpiyatlar için kentin çevre ve altyapısındaki yenilemeler için proje çalışmaları çerçevesinde Türk firmalarının başta sözkonusu projeler için malzeme temini sözkonusu oldu. 

Türk firmaları ekonomik kriz dönemlerinde yeni pazarlara açılma arayışına girmekte ve dünya pazarlarını keşfetmektedir. Dünyanın en büyük firmaları için bile kolay ve açık bir pazar olmayan Çin pazarı ile ilgili ise henüz yeteri kadar birikime sahip olmayan Türk iş dünyası, kimi zaman bu zorlu pazarda başarılı olmakta kimi zaman da aradığını bulamamakta. İki ülke arasında ciddi gelir, kültür ve tüketim alışkanlıkları farkları mevcut. Bu nedenle özellikle küçük ve orta ölçekli firmalar başta olmak üzere Türk firmalarının Çin pazarı ile ilgili teşvikler, sınırlamalar, bölgesel farklılıklar, mevzuat, dağıtım kanalları, iş kültürü gibi bilgiye ve pazar ile ilgili her tür yerel kurumsal desteğe kavuşması gerekiyor.

Çin pazarı ile ilgili bilinmesi gerekenler

  • Çin toplam nüfusunun yüzde 5'i yıllık 25.000 dolardan fazla gelire sahip ve bu da eğitim, sağlık, seyahat gibi çeşitli hizmetlere kaynak ayırabilen 60 milyonluk bir pazar demek. Ayrıca çeşitli kaynaklarda orta düzey gelir düzeyine sahip yaklaşık 150 – 200 milyon dolayında bir kesimden söz ediliyor.
  • Çin tek bir pazar değil, bir çok farklı pazarın bir araya gelmesinden oluşmuş bir ülke. Ülke içerisinde çok farklı iş dünyası yaklaşımlarına rastlanabilirken, bir bölgedeki firmanın deneyimi başka bir bölgedeki diğer bir firmayla farklılık gösterebiliyor. Dolayısıyla her yatırımı kendi özellikleriyle değerlendirmek gerekiyor.
  • Ülkede DTÖ üyeliği çerçevesinde bir reform süreci yaşanıyor olsa da iş dünyasında henüz uyumlaştırılmamış birçok alan bulunuyor.
  • Çin ekonomisi şeffaf ve güvenilir yasalarla korunan bir iş ortamına sahip olmaktan uzak. Yürürlükteki yasalar bazen yetersiz kalırken, uygulamada da tutarsızlıklar görülebiliyor.
  • Bürokrasinin bir kısmı halen yerli firmaların (özellikle de devlete ait olanların) korunmasından yana ve bu alanlarda ithalatı engelleyici ve ihracatı artırıcı politikalar izleniyor.
  • İhtiyaç fazlası yatırımlar arz-talep dengesi gözetilmeden ve gerekli ön çalışmalar yerine getirilmeden yapılabiliyor. Bu da üretim fazlasının ortaya çıkmasına, şüpheli alacakların oluşmasına ve fiyatların düşmesine neden olabiliyor.
  • Çin'de rekabet etmenin zorlayıcı bir özelliği de pazarın devamlı hareket ve büyüme halinde olması ve verilen çeşitli teşvikler dolayısıyla elde edilen karların çoğunlukla yeniden yatırıma dönüştürülmesi.
  • Hükümet planlı bir ekonomide olduğu gibi bütün büyük bankaların ve finansal kurumların sahibi durumunda.
  • Çinli firaların vadeli ödemelerinde genelde dakik davrandıkları belirtiliyor. Akreditiflerin de devlet bankalarından %100 teminatlı olması riski azaltıyor.
  • Çin'de işçilerin işyerine sadakatleri azdır. Bu da eğitim verilen işçilerin kolayca iş değiştirmesine yol açabiliyor.
  • Çinli firmalar çok kolay tedarikçi değiştiriyor. Tedarikçi seçimlerinde ucuzluk en fazla dikkate alınan nokta oluyor.

Çin pazarında dikkat edilmesi gereken noktalar

  • Çin'de faaliyet göstermeden önce ticaret yaparak bölge kültürünü tanımak ve sıcak ilişkiler kurmak yararlı olacaktır. Asya'ya özgü düşünce yapıları dolayısıyla iş yaptıkları kurum ve kişilerle karşılıklı güven esasına dayalı sıcak ilişkiler geliştirmek ön plandadır. İş yapabilmek için dünya bakışı ve görgülerini özümsemekte yarar vardır.
  • İlgili sektörde ülkenin DTÖ yükümlülüklerine ne derece uyduğu da takip edilmelidir. DTÖ üyeliğinden en çok yararlanacak sektörler finans, perakende ve dağıtım hizmetleridir.
  • Pazarı çok iyi incelemek, gerçekçi kararlar almak, potansiyel iş ortaklarını dikkatlice seçmek, DTÖ üyeliği sonrası Çin'de çok düşük maliyetlerle dış ticaret şirketi kurmanın artık mümkün olduğunu bilerek iş yapılacak firmaların kredibilitelerini çok iyi kontrol etmek, riski iyi değerlendirmek ve imzalanan sözleşmelerde yanlış yorumlamaya açık noktaları en aza indirgemek Çin'le iş ilişkisine girmeden önce şarttır.
  • İç dağıtım organlarını çok iyi tanımak gerekir. Bu konuda mevzuat takip edilmeli, değişikliklere dikkat edilmelidir.
  • Türkiye ile Çin arasında sosyo-kültürel yapı ve iş dünyası işleyişi farklılık gösteriyor. Bu nedenle Çin pazarına girebilmek için firmalar Hong Kong, Tayvan, Singapur gibi erişim kolaylığı olan aracı ülke firmaları üzerinden girmek tercihinde bulunabilir. Ancak bu maliyeti arttırıcı bir unsurdur.
  • Türkiye'de üç fakültede Çince eğitimi verilmekte ancak mezunlar iş bulma sıkıntısı çekiyor. Buna karşılık Çin'le iş yapan firmalarımız iletişim sıkıntısı çekmekte ve çoğu zaman İngilizce yeterli bir iletişim aracı olamıyor. Çinlilerle iletişim sorunu aşılmalı, mümkünse Çince bilen ve Çin kültürünü tanıyan kişiler istihdam edilmelidir.
  • Fikri mülkiyet haklarına dikkat etmek gerekiyor. Bir marka tescil edilse bile Çince adı tescil edilmediğinde Çinliler tarafından hemen Çince tercümesi piyasaya sürülmekte ve ilgili ürün ve firmalar mağdur olabiliyor. Dolayısıyla markanın Çince karakterler ile tescil ettirilmesinde fayda vardır.
  • Her zaman Çinli olmayan bir kontrolör bulundurmalıdır.
  • Enerji darboğazı ve elektrik kesintileri dikkate alınmalıdır.

 

  • Etiketler:

Yorum Yaz